Bu yazımda sizlere Amerikan Rüyası kavramının ne olduğunu, kavramın günümüzdeki evrimsel sürecini ve geldiği noktayı dillendirmek istedim.
Amerikan Rüyası Nedir ?
Amerikalı mühendis Edward A. Murphy tarafından öne sürülen karmaşık görünen sistemlerin incelenmesinde anlamlandırma metodu olarak kullanılan, başarısızlıklar ve hata kaynaklarının değerlendirildiği, insanı karamsarlığa sevk etme potansiyeli yüksek olan "ters gidebilecek her şey ters gidecektir" özdeyişinin(Murphy Kanunları) metaforik kardeşidir Amerikan rüyası.
Amerikan rüyası, hiyerarşik düzenin herkes için yukarı doğru hareketliliğin mümkün olduğu bir toplumda, bireylerin nerede ve hangi şartlarda doğduğunun önemi olmaksızın, çok çalışma ile başarı vaadinin ütopik bir hayal olmadığını, başarıyla elde edeceğimiz şöhretin, sosyal statüde refahı tesis edebileceğine inanılan bir fikirdir. Daha amiyane tabirle Amerikan rüyanın özü şöyle bir telkin mekanizmasına sahiptir; birileri zengindir, çok çalışırsan sen de zengin olabilirsin. Zengin olma kriterinin emek gücüne dayandığını öğreten bir telkin aracı. "ortada bir başarı yolu var ise, bu yolu arşınlamak senin elindedir!" der isek, bu fikrin felsefi bilinçaltına uygun olduğunu söyleyebiliriz.
Amerikan rüyasının temellerinin esin noktası, 1776 tarihinde onaylanan Amerikan Bağımsızlık Bildirgesine dayanıyor.
Bu bildiride şu sözler yer almakta:" Bütün insanların eşit yaratıldıklarına; yaratıcıları tarafından onlara hayat, özgürlük ve mutluluğu arama hakkı gibi geri alınamaz bazı haklar verildiğine inanıyoruz".
Bu belgede ifadeye kavuşan yönetim ilkeleri için Thomas Jefferson şöyle demiştir:Biz şu gerçeklerin açık olduğu görüşündeyiz: bütün insanlar eşit yaratılmışlardır, onları yaratan Tanrı kendilerine vazgeçilemez bazı haklar vermiştir, bu haklar arasında yaşama, özgürlük ve mutluluğu arama hakları yer alır, bu hakları korumak için insanlar arasında meşru, iktidar hak ve yetkilerini yönetilenin rızasından alan hükûmetler kurulmuştur. Herhangi bir hükûmet şekli, bu amaçları tahrip eder bir nitelik kazanırsa, onu değiştirmek veya kaldırmak ve temelleri kendi güvenlik ve refahlarını sağlamaya en uygun görünecek ilkeler üzerine dayanan, güç ve yetkiyi aynı amaçla örgütleyen yeni bir hükûmet kurmak o halkın hakkıdır. (Wikipedia)
Amerikan Rüyasının Tarihsel Arka Planı
1698 yılında İngiliz mühendis Thomas Savery ticari olarak üretilen ilk buhar makinesini yaptığında insanlık tarihinin en önemli eşiklerinden birisi aşılmış, bir daha geriye bakmayı imkansız kılan büyük bir adım atılmış oldu. Sanayi Devrimi’nin öncül kıvılcımınlarından birisini ateşleyen bu icadın sonrasında, buhar makineleriyle üretilen tarım araçları artmış, topraktan üretilen mahsül daha verimli şekilde işlenir hâle gelmişti. Üretilen mahsüller buharlı gemi ve lokomotiflerle ihtiyaç sahibi ailelere daha hızlı sevk edilebilir hâle de gelmiş oluyordu; yani tarım makineleşmiş, aynı miktar toprak daha fazla insanı besleyebilir hâle de gelmiş oluyordu. Sanayi Devrimi öncesinde insanoğlunun beklenen yaşam ömrü ülkelerin gelişmişlik düzeyine göre 35 ila 50 yıl arasında dolanırken, kısa bir süre zarfında beklenen yaşam ömrü +10 artmış oldu. Yaşam sürelerinin artması dolayısıyla doğum oranlarının da yükselişini de tetikleyen bir unsur oluşturdu.
[nüfus harita grafiği] Nüfus artışının getirilerini öngörebilmek için Nostradamus olmaya gerek yok. Yükselen dünya nüfusu, toplumların hayati fonksiyonlarını idame ettirebilmek için hammadde ihtiyacını yükseltti. Üretimin sürdürebilir kılınması için istihdam alanlarının zaruri bir hâl almasıyla ortaya işçi sınıfı kavramı çıkmış oldu. Nüfus artışının sürekli yükselmesi hammadde ihtiyacını da bu doğrultuda yükseltir.
Sanayi devrimiyle birlikte, fabrikalaşma, endüstri sürekliliğinin aktif yaşanıyor olması işçi sınıfının doğuşuna ve emekçinin kalburundan zıplayarak ekonomik sıçrama yaşayan patron ve şirketlerinde doğuşunun habercisiydi. Amerikan rüyası herkese zenginlik vaat eden soyut düşünceler demekti, fakat ıskalanan bir gerçek vardı, o da herkesin zenginleştiği bir ortamda işçi olarak kalacak olan kimdi? Herkesin zenginleştiği bir ortamda sistem artık sürdürülemez olacaktı.
Tarihler 1917'yi gösterdiğinde Rusya'nın Petrograd şehrinde başlayan ayaklanma, Bolşevik devrimiyle sonlandı ve 21. yy'ın başlarına değin varlığını sürdürecek olan Sovyetler Birliği'nin tohumları da atılmış oldu. Bu noktaya değinmemin sebebi, yerleşik hafızamızda her ne hikmetse komünist rejimlerin zirve yaptığı bölgeler olarak doğu ülkeleriymiş gibi, Avrupa ve Amerika'yı hiç tehdit etmemiş sanrısına kapıldığımızı hissediyorum. Peaky Blinders dizisini izleyenler, marksist-leninist ideolojinin İngiltere'de ne kadar etkili olduğunu, devrime ramak kaldığı anlarda satranç tahtasındaki minik nüans eksikliğinden gerçekleşmediğini gözlemlemiş olabilirler. Türkiye yerel seçimlerini andıran bir özellik, İstanbul'u alan Türkiye'yi kazanır deyişi vardır. İngiltere'de palazlanan bir ideolojik değişimin Amerika'ya sıçraması kaçınılmazdı.
Tarihleri birer ayna olarak kullanmakta fayda var. Amerikan rüyası kavramı, James Truslow Adams tarafından 1931 yılında en çok satan "Amerika Destanı" adlı kitabında ilk defa terim olarak kullanılmaya başlandı. Komünist rejimlerin dünya coğrafyasına yayılma ivmesinin arttığı dönemle çakışan tarihler. Şu açıdan yaklaşırsak; "herkes için yetenek veya başarıya göre fırsatlarla, herkes için daha iyi, daha zengin ve daha dolu olması gereken bir ülkenin hayali " fikrinin , gelir eşitsizliğinin arttığı bir toplumda işçi kesiminin olası bir devrimsel hareketi arzulayabilecek eşitlik özleminin hararetini bastırmak için biçilmez birer kaftan niteliğinde. Eğer cennet vaat edersen, insanlarda cenneti yaşamak isterler.
Kadran Arkası : Amerikan Rüyası Kavramları
Bolşevik devrim hareketinin ivme kazandığı, gelir adaletsizliğinin ayyuka çıktığı dönemlerden bahsedip Amerikan rüyasının fitillerinin atılışını biraz olsun zihnimizde canlandırabildik, ama burada bitirmek yanlış olur. Rafet El Roman’ın aşina olduğumuz nakaratı vardır “macera dolu Amerika”. Amerika’nın kuruluş ve gelişim aşamalarında göçmenlerin etkisi büyüktür.
Ülkelerinin özgürlüklerin başkenti oluşunun, nitelikli bireylerin toplumsal istihdamındaki önem vurgusunu, dünyaya yaydığı bir eşiği atlamak için Amerika'ya varmalı mottosuyla ön plana çıkarmıştır. Amerika Birleşik Devletleri’nde bir suç işlendiği anda Meksika sınırını aşıp suçun işlendiği ülkenin yaptırımlardan kurtulmak isteyen cin fikirli insanlar vardır. Meksika’nın yasaları diğer ülkelerden bağımsız ilerlediğinden Meksika’ya varış demek sıfırdan bir başlangıç demektir.
Gelişmemiş ve gelişmekte olan ülkelerden Amerika’ya göç eden birey ve aileler için de benzer bir senaryo fırlıyor, potansiyel yeteneklerimizi geliştirebilmek adına en uygun şartların hakim olduğu özgürlükler diyarına adım atan insanlar kendileri için beyaz bir sayfa açmış olduğu inancına kapılıyorlar. Zaten macera dolu Amerika sloganının kendisini yaratmaktaki ilkesinin amacı da buydu.
Günümüzde Amerikan Rüyasının Yeri
Amerikan rüyası ideali ilkesel olarak sakat doğan bir yapı. Kapitalist ekonominin prensip ve işleyişine aykırı ütopya hayaliydi. Doğduğumuz coğrafya, ekonomik ve fiziki şartların gözetilmeksizin çok çalışarak başarıya erişme rüyası, kök saldığı dönemlerden bu yana geçen bir asırlık dönem itibari ile kendisini “kısa yoldan zengin olmaya” bıraktı.Kopyalar asıllarını yükseltir tabiri vardır. Modern dünyada maddi zenginliğe erişen insanların sıçrama yaptığı nokta, daha önce hiç söylenmemiş bir sözü söyleyen insanın yarattığı yenilikçi ruhta yatar. Bir eylemi tekrar etmek değil, yeni bir şeyi keşfetmek, yeniliği insanlara, toplumlara ifade etmek gerekir.
Vasıfları itibari ile dogmatik yeteneklerin potansiyeline erişen insanlar kaymağın en üst tabakasını tüketenlerle aynı grupta oluyorlar. Keza bu rüyanın erişilemeyecek bir ideal olduğunu hemen hemen bütün insanlar idrak ediyor artık.
Rüyanın başladığı ve gelişim gösterdiği yüz yıllar, durumdan şikayet eden insanları biraz olsun sindirmek için hayatın eleğinden geçmemiş ham bireylere imge satışının başladığı dönemdi ayrıca. Ne çok hayallerimiz var değil mi? Maddi imkanlardan ve hayatın hızı karşısında sürekli ötelenen hayallerimiz yığıldıkça yığılıyor. Sistemlerde bizleri var olan durumları soyut romantikleştirmelerle ehlileştiriyor
yıllar önce insanlar için özgürlük çalışmaları yaptıklarını okumuştum ancak söylenenler ve yapılanlar bambaşka
YanıtlaSilSelam :) Bloğunuzda ilgi çekici yazılar var. Vaktim oldukça bakacağım :)
YanıtlaSilblogunuz son yazımda :)
YanıtlaSilne denirse densin, amerikan rüyası halen var, insanlar dünyanın her yerinden abd ye gitmek için halen ellerinden geleni yapıyor, türkiyede birçok aile gitmek için sürekli başvuruyor, siyaset filan başka, insanlar, sıradan halk hep abd hayalinde, çünkü hayat ucuz, iş çok, şimdi kriz olmasına rağmen abd yaşamak için çok rahat, avrupa ve kanada daha uygar olsa da abd daha çekici, ben de abd de üniversiteye gittim, çok ucuz hayat, az parayla bütün ülkeyi gezdim nerdeyse, sorunsuz ülke :)
YanıtlaSil