Guy Debord'un Gösteri toplumu adlı sistem eleştirisi kitabından alıntılar
1- Hayat sigortası reklamlarının yaptığı tek şey, bu iktisadi kayıptan sonra, sistemin düzenini sağlama almadan ölmenin suç olduğunu ileri sürmektir
2- Gösteri toplumunda, kurtuluş vaatleri de gösterinin bir parçasına dönüşür
3- Modern üretim koşullarının hâkim olduğu toplumların tüm yaşamı devasa bir gösteri birikimi olarak görünür. Dolaysızca yaşanmış olan her şey yerini bir temsile bırakarak uzaklaşmıştır.
4- gösteri, sosyo-ekonomik bir oluşumun bütüncül pratiğinin anlam'ından, onun zaman kullanımı'ndan başka bir şey değildir.
5- Gösteri, kendini tartışılmaz ve erişilmez devasa bir olumluluk olarak sunar. “Görünen şey iyidir, iyi olan şey görünür” der, başka bir şey demez. İlkesel olarak talep ettiği tutum bu edilgen kabulleniştir; ve ortaya çıkışına karşılık verenin olmaması ve görünüş üzerindeki tekeli ile aslında zaten bunu elde etmiştir.
6- Bireysel gerçek, ancak kendisi değilse, ortaya çıkmasına izin verilir.
7- Gerçek dünyanın basit imajlara dönüştüğü yerde basit imajlar gerçek varlıklar ve hipnotik bir davranışın etkili motivasyonları haline gelir.
8- Gösteri, felsefeyi gerçekleştirmez, gerçekliği felsefeleştirir. Spekülatif evrende değerini yitirmiş olan şey, herkesin somut yaşamıdır.
9- Tecrit üzerine kurulu olan ekonomik sistem, döngüsel bir tecrit üretimi'dir. Tecrit tekniği yaratır ve bunun karşılığında da teknik süreç tecrit eder. Otomobilden televizyona kadar, gösteri sisteminin seçtiği bütün mallar aynı zamanda “yalnız kalabalıklar"ın tecrit koşullarını sürekli olarak güçlendirmek üzere sistemin kullandığı silahlardır. Gösteri, kendi varsayımlarını her seferinde daha somut olarak yeniden keşfeder.
10- Gösteride, dünyanın bir kısmı kendisini dünya karşısında temsil eder ve bu kısım dünyadan üstündür. Gösteri bu ayrılığın ortak dilinden başka bir şey değildir. İzleyicileri birbirine bağlayan şey, bizzat kendi tecritlerini sürdüren merkezde kurulan geridönüşsüz bir ilişkidir.
11- Gösteri ayrı olanı birleştirir, ama ayrı olarak birleştirir.
12- Ünlü kişi fiilen yaşanmış olan üretken uzmanlaşmalardaki parçalanmayı telâfi etmek zorunda olan derinliksiz ve görünür yaşamla özdeşleşme nesnesidir.
13- Şeyleşmiş insan, metayla olan samimiyetinin kanıtını herkese duyurur. Meta fetişizmi, tıpkı eski dini fetişizmin bağnaz üyelerinde ve mucize ürünü kişilerde görülen kendinden geçme durumlarına benzeyen ateşli coşku anlarına ulaşır.
14- Hiç şüphesiz, modern tüketimin dayattığı sahte-ihtiyaca, toplumun ve tarihin şekillendirilmediği hiçbir sahici ihtiyaç ya da istekle karşı konulamaz. Fakat meta bolluğu, toplumsal ihtiyaçların organik gelişmesindeki mutlak kopuş gibidir. Onun mekanik birikimi, karşısında canlı arzunun çaresiz kaldığı sınırsız bir yapaylığı serbest bırakır. Bağımsız yapaylığın yığılma gücü, her yerde, toplumsal yaşamın tahrif edilmesine yol açar.
15- Gösterinin ebedî diye sunduğu şey değişim üzerine kuruludur ve temeliyle birlikte değişmek zorundadır. Gösteri mutlak bir şekilde dogmatiktir fakat bununla birlikte gerçek anlamda hiçbir sağlam dogmaya yol açmaz. Gösteriye göre, duran hiçbir şey yoktur; bu onun doğal koşulu olsa da kendi eğilimine en çok karşı olan şeydir.
16- Zaman, Hegel'in de belirttiği gibi, zorunlu yabancılaşmadır, yani öznenin kendisini kaybederek kendini gerçekleştirdiği, kendi hakikati olabilmek için başkası haline geldiği ortamdır. Ama bunun tersi, tamamen, yabancı bir şimdiki zaman üreticisinin uyguladığı egemen yabancılaşmadır. Bu uzamsal yabancılaşma'da, özne ile öznenin elinden aldığı etkinliği birbirinden kökten ayıran toplum, öncelikle özneyi kendi zamanından ayırır.
17- Çağımızın... tasviri nesneye, kopyayı aslına, temsili gerçekliğe, dış görünüşü öze tercih ettiğinden kuşku yoktur... Çağımız için kutsal olan tek şey yanılsama, kutsal olmayan tek şey ise hakikattir. Dahası, hakikat azaldıkça ve yanılsama çoğaldıkça çağımızın gözünde kutsal olanın değeri artar, öyle ki bu çağ açısından yanılsamanın had safhası, kutsal olanın da had safhasıdır.
18 - Düşünceler gelişirler. Kelimelerin anlamı gelişmeye katılır. Aşırmacılık zorunludur. İlerleme bunu gerektirir. Bir yazarın cümlesine sıkı sıkıya sarılınır, onun ifadelerinden yararlanılır, yanlış bir düşünce silinir ve yerine doğrusu konulur.